-
1 bir tuhaf olmak
v. feel queer -
2 tuhaf
tuhaf olmak ratlos, perplex sein;işin tuhafı das Komische daran ist, (dass) …;tuhafına gitmek jemandem merkwürdig ( oder komisch) vorkommen -
3 tuhaf
с причу́дами стра́нный* * *1.1) стра́нный; удиви́тельныйtuhaf şey! — стра́нная вещь!, стра́нное де́ло!
2) курьёзный, смешно́й, заба́вныйtuhaf hikâyeler — заба́вные исто́рии
3) непоня́тный; стра́нный, чудно́й2.tuhaf olmak — а) быть удиви́тельным / стра́нным; б) быть удивлённым / озада́ченным / поста́вленным в тупи́к; не знать, что де́лать / что сказа́ть
стра́нно; удиви́тельно, чуде́сно•• -
4 tuhaf
а1.1) стра́нный, удиви́тельный, чудно́йişin tuhafı — стра́нно то…
2) курьёзный, смешно́й, заба́вныйtuhaf hikâyeler — заба́вные исто́рии
2.1) стра́нно, удиви́тельно, чудно́2) смешно́, коми́чно, заба́вно□
tuhaf olmak — быть кра́йне удивлённым, быть озада́ченным (поста́вленным в тупи́к), быть ошара́шенным прост.; не знать, что отве́тить◊
tuhafına gitmek — поража́ть, удивля́ть кого; показа́ться стра́нным (удиви́тельным) кому -
5 tuhaf
"1. strange, curious, odd, queer. 2. funny, amusing; ridiculous. T-! How strange!/How curious!/That´s odd! -ına gitmek /ın/ to seem strange or odd to (someone). bir - olmak to feel odd or strange, (for a strange feeling) to come over one." -
6 feel queer
başı dönmek, hasta olmak, bir tuhaf olmak, kötü hissetmek -
7 feel queer
başı dönmek, hasta olmak, bir tuhaf olmak, kötü hissetmek -
8 اندهش
-
9 tuhaflaşmak
اندهش [اِنْدَهَشَ]Anlamı: tuhaf olmak -
10 curieuse
-
11 curieux
-
12 vorkommen
vor|kommen1) ( nach vorne kommen) öne gelmek2) ( sich ereignen) olmak, vukua gelmek;das kommt schon mal vor bu bazen olur böyle;das wird nicht wieder \vorkommen bu bir daha olmaz3) ( vorhanden sein) bulunmak, var olmak, mevcut olmak;oft \vorkommen sık sık bulunmakhinter etw dat \vorkommen bir şeyin altından çıkmak5) ( scheinen)das kommt mir seltsam vor bu bana tuhaf geliyor;sie kommt mir bekannt vor o bana yabancı gelmiyor, onu gözüm ısırıyor;du kommst dir wohl sehr schlau vor? sen kendini çok kurnaz sanıyorsun galiba!;es kam mir so vor, als ob... bana öyle geldi ki, sanki... -
13 eigen
1) ( zugehörig) kendi;etw mit \eigenen Augen gesehen haben bir şeyi kendi gözüyle görmüş olmak;etw sein E\eigen nennen ( geh) bir şeye kendisinin demek;in \eigener Person asaleten, kendi adına hareket ederekeine \eigene Meinung haben kendine özgü bir düşüncesi olmak;sein \eigener Herr sein kendi başına buyruk olmak, kendi kanatlarıyla uçmak;ich habe es aus \eigener Tasche bezahlt ben onu kendi cebimden ödedimmit dem ihm \eigenen Zynismus kendine özgü bir kinizmle4) ( wunderlich) tuhaf -
14 Vogel
-
15 tête
n f1 partie du corps baş [baʃ]2 visage surat [su'ɾat]♦ faire la tête surat asmak3 esprit akıl [a'kɯɫ]4 se mettre en tête de kafasına koymak5 de tête kafadan6 première place baş [baʃ]7 présidence baş yer8 individu adam, kişi [ci'ʃi]9 ön [œn]10 tête de lit başucu11 partie supérieure baş [baʃ] -
16 drôle
1 güldürücü2 tuhaf [tu'haf] -
17 manie
-
18 bir
оди́н* * *1) оди́нbirimiz — оди́н из нас
2) одина́ковыйbenim için hepsi bir — мне всё равно́
3) еди́ныйbir bütün — еди́ное це́лое
4) како́й-нибудьbir kitap ver — дай каку́ю-нибудь кни́гу
5) како́й-тоsizi bir adam aradı — вас спра́шивал како́й-то челове́к
6) тако́й...bir yağmur tuttu ki — припусти́л тако́й дождь...
7) так (сильно и т. п.)bir düştüm ki... — я так упа́л, что...
bir tuhaf bakıyor — он так стра́нно смо́трит
8) то́лько, лишьbunu bir o bilir — э́то лишь то́лько он зна́ет
bir tat beğenirsin — ты то́лько попро́буй - понра́вится
9) разhaftada bir — раз в неде́лю
bu bir — э́то раз; э́то во-пе́рвых
10) -ка, ну́-каo yılları bir hatırlayın — вспо́мните-ка те го́ды
••bir çiçekle bahar / yaz olmaz — посл. одна́ ла́сточка весны́ не де́лает
bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var — посл. па́мять о ча́шке ко́фе живе́т со́рок лет; ≈ добро́ не забыва́ется
bir koltuğa iki karpuz sığmaz — посл. ≈ за двумя́ за́йцами пого́нишься, ни одного́ не пойма́ешь
bir koyundan iki post çıkmaz — посл. с одно́й овцы́ де́сять шкур не сни́мешь
- bir âlembir uyuz keçi bir sürüyü boklar — посл. одна́ парши́вая овца́ всё ста́до по́ртит
- bir araba dolusu
- bir arada
- bir aralık
- bir araya gelmek
- bir aşağı bir yukarı
- bir atımlık barutu kalmak
- bir avuç
- bir ayağı çukurda olmak
- bir baltaya sap olmak
- bir başına
- bir baştan bir başa
- bir ben bilirim
- bir de Allah
- bir... bir...
- bir çekirdek geri kalmamak
- bir çırpıda
- bir daha
- bir daha yapmam
- bir dalda durmamak
- bir damla
- bir de
- bir de ne göreyim
- bir dediği iki olmamak
- bir derece
- bir dereceye kadar
- bir deri bir kemik
- bir don bir gömlek
- bir bu eksikti
- bir göz gülmek
- bir gün
- bir içim su
- bir kaşık suda boğmak
- bir kazanda kaynamak
- bir paralık etmek
- bir solukta
- bir şey değil
- bir tahtası eksik
- bir taşla iki kuş vurmak
- bir varmış bir yokmuş
- bir yastıkta kocamak -
19 bir
bir ein; Eins f; Artikel ein, eine; einzig (z.B. Gott); (nicht verschieden) gleich; gemeinsam (z.B. Kasse); nur allein ich, du; ein Mal; adv einmal; mal;bir ağızdan im Chor singen;bir araba eine Fuhre; fig eine Menge;bir araya zusammen;bir araya gelmek zusammenkommen;bir aşağı bir yukarı dolaşmak hin- und herspazieren;bir bakıma bei näherem Hinsehen;bir bir einer nach dem Anderen; eins nach dem Anderen;bir daha noch (ein)mal;bir de und auch; noch dazu; und da …; nun; mal nachsehen usw;bir derece (oder dereceye kadar) bis zu einem (gewissen) Grad;-i bir etmek vereinen; vereinheitlichen;bir gelmek sich ausgleichen;bir gün eines Tages;-e bir hal olmak einen Unfall haben; nicht geheuer zumute sein D; sich seltsam aufführen;bir hoş seltsam, merkwürdig;bir içim su Mädchen bildhübsch;bir iki einige; ein- zweimal;bir iki derken im Handumdrehen;bir iyi(ce) gehörig, ordentlich;1 Nisan şakası Aprilscherz m;1 Mayıs Tag m der Arbeit;bir nice eine ganze Menge;bir numaralı Nummer eins, hervorragend;bir o kadar noch einmal so viel;bir örnek uniform, unisex; einheitlich;bir şeyler, bir şeyler und so weiter, und so weiter;bir türlü ein und derselbe;bir türlü olmuyor es klappt einfach nicht;yapsam bir türlü, yapmasam bir türlü ob ich es tue oder lasse, habe ich Nachteile;bir vakit damals; (der)einst;bir varmış bir yokmuş Märchen es war einmal;bir yastığa baş koymak Mann und Frau sein;bir yerde irgendwo, gewissermassen;bir yere getirmek ansammeln, konzentrieren;bire bin katmak maßlos übertreiben;günün birinde eines schönen Tages;bir tuhaf bakıyor er sieht so seltsam herüber;gitmesiyle gelmesi bir oldu kaum war sie gegangen, als sie wieder kam -
20 allure
- 1
- 2
См. также в других словарях:
tuhaf olmak — 1) (bir) garip, alışılmamış olmak Hatta onun başına gelen şeyler de ekseriya böyle tuhaf olurmuş. A. Ş. Hisar 2) mec. (bir) şaşırmak, ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tuhaf — sf., Ar. tuḥaf 1) Acayip Nahit in onda hiç görmediği bir tuhaf hâli vardı. T. Buğra 2) Şaşılacak, garip 3) Güldürücü Kibirli, alıngan olmayan, tuhaf ve nükteli bir adammış. A. Ş. Hisar 4) Gülünç Bu kıyafetle tuhaf oluyorsun. 5) Anlaşılmaz Tuhaf… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tuhaflaşmak — nsz 1) Tuhaf olmak, tuhaf duruma gelmek 2) Şaşırmak Cilalı parkelere serili yol halıları üzerinde yürürken tuhaflaştı. R. H. Karay 3) Başkalaşmak, huyu değişmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
acayip — sf., bi, Ar. ˁacāˀib 1) Sağduyuya, göreneğe, olağana aykırı, garip, tuhaf, yadırganan, yabansı Dişlerinin arasından ıslık gibi acayip sesler çıkarmaya başladılar. R. N. Güntekin 2) ünl. Şaşma anlatan bir söz Acayip! Öyle dedi ha? Atasözü, Deyim… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir hoş — sf. Tuhaf bir biçimde, garip Sen çoktan beri bana karşı bir hoştun. Y. K. Karaosmanoğlu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bir hoş olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çevrilmek — e 1) Çevirme işine konu olmak Ne tuhaf bir sinemaydı burası! Bir garajdan mı sinemaya çevrilmişti, nedir? S. F. Abasıyanık 2) Kendini çevirmek, birine dönmek Nerde güzel görsen ona çevrilme / Bizim ilde cana kıyar beyler var. Karacaoğlan … Çağatay Osmanlı Sözlük
rahatsızlık duymak — tedirgin olmak, huzurunun ve rahatının kaçtığını hissetmek Anasını ayakta, kara, korkunç bir yüzle görünce tuhaf bir rahatsızlık duydu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük